24 Aralık 2014 Çarşamba

Kavramların Anlam Kaymaları


Bir kavramı ve ona bağlı anlamı değiştirince değişen kavram bir başka kavramı yerinden ediyor. Domino taşı gibi veya tren katarının raydan çıkması gibi.
 

Örnek Kavramlar: İhlas kavramına Samimiyet anlamı verilince samimiyet anlamına gelene ne oldu? Nasihat oldu. Nasihat kelimesinin anlamı ne oldu? Öğüt veya ders  anlamı oldu! Sahabe soruyor "kime samimiyet ya Resullullah?"  "Allah'a samimiyet" anlam kayması olunca Allah'a öğüt oluyor. İşte burada Zikrin anlamı nasihate veriliyor. Zikrin öğüt anlamı gidince, zikir oldu "dil ile anmak." Yani öğüt evirildi ve "anmak" eylemine dönüştü. Peki burada kaldı mı? Hayır! "Ne kadar anarsan o kadar sevap" yani tekrara, tespihe dönüştü.

 

Tüm bu zincirleme reaksiyon bir anlamın kaydırılması sonucu oluştu. Bu kırılmalar sonucu kulak din adına sağır oldu. Ona bağlı beyin merkezi iflas etti. Ayetlerin ses içinde taşınan mana ve maksatları artık sadece muhatabına ses olarak ulaşmaya başladı. Ve din, bu sesleri en güzel çıkaranın dinde en ileri varsayımına ve sesle kendinden geçen bir insan topluluğuna dönüştü. Peki dinin yerini ne aldı? Hurafe; yani uydurulmuş din. Hayrettir ki!? Kur'an'nın ses yapısını dinlemeyi ve okumayı din zanneden insan, hurafeyi böyle algılamadı, onu anlamaya çalıştı. Anladığını kitap yaptı, eylemlerine yansıttı ve bir gün o hurafeleri dini oldu!

 

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız Rabbimizin yaratılış harikalarından olan insan tüm bu mekanizmaların ilahiliğini öyle aşağıya indirdi ki artık o hangi türe dahil oldu şuan bilemiyorum!!!??? Çareye gelince? Dini halis kılmak, kaymış kavramları yerine koymak ve yeniden başlayarak hiç olmaz ise nefes alırken bu çabanın içinde Allah'a görünmek ve de gelecek nesilleri bu hastalıktan korumak. Şeytan bunun neresin de derseniz? Her yerin de!

 

Ali İmran 85. Kim İslam'dan başka din edinirse ondan bu din kabul edilmeyecek.

 

Soru: 16 din ve de Yahudiler ne olacak?  İslam'ı getiren kişi Hz. Muhammed şeklinde anlatılınca oluşan algı da sapmış; yerinde bir algı olmuyor. Hal bu ki Kur'an diyor; size gönderilen tek din İslam'dır. Hz. Peygamberde gönderilen peygamberlerin sonuncusudur. Tarih boyunca devam eden etmesi gereken ve devam edecek olan tek din İslam'dır. Kainat, İslam üzerine hareket etmektedir. İslam teslim olmak demektir.

 

Her ümmetin şeriatı ayrı da olsa dini İslam'dır. İslam'a dinler tarihinde bir din gibi bakmak bu günkü tanımlamaları doğurmuştur. Bizim burada ki yanlışımız, Hz. Muhammed'i, İslam'ın ilk halkası zannetmek. Böyle bir tanımlama sapmayı doğurur. Allah ayrı ayrı dinler gönderdi, sonra herkesi İslam'a çağırdı. Bu Allah'ın yasasına aykırıdır; müdahaledir.

Böyle inanmak ne gibi yanlışlara yol açar?
 

Öncelikle ibadetlerin yanlış anlaşılmasına yol açar. Bu bakış açısı namazı Miraç'ta Hz. Muhammed'e hediye ettirir, hediye edilen namaz rekatları öyle fazla olur ki, Hz. Musa peygamberimizin tavsiyeleri ile elli vakit olan namaz, Hz. Muhammed peygamberin kendi benliği yok edilerek, Hz. Musa uyarması ile beş vakte indirilir. Bunun Yahudi uydurması olduğu ve İslam'la alakası olmayan bir şeriat olduğu bellidir. Tabi bunun anlayacak Kur'an feraseti bakışına sahip Müslümanlar yetişmediği için Yahudileşmek kader halini almıştır. Şimdi bunun suçu kimin? Bu hikayeleri uyduranların mı? Bunlara inan Müslümanların mı?

 

Namazın kılınışını rivayetler olmazsa nereden bilip kılacaksınız?

 

Müslümanlar gibi namaz kılan Yahudilerin olduğu görüldü. Yine Hıristiyan ve Süryanilerinde Müslümanlar gibi namaz kıldığı görüldü. Bu konuda kaynak olan Mehmet Çelik hocanın kayıtlarına baş vurmakta yarar var.
 

Biz burada Hz. Peygamber namazı Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrendi demiyoruz. Tüm Peygamberler namaz eylemi ile gelmişlerdir. Beyyine suresinin 5. ayeti bunun delilidir. 

 

Beyyine 5 Oysa kendileri yalnızca Allah’a kulluk etmek, din koyma yetkisinin sadece O’na mahsus olduğuna iman edip batıl olan her şeyden uzak durmak, ibadeti hakkıyla eda etmek, arınmak ve artmak için verilmesi gerekeni vermekle emrolunmuşlardı: işte insanlığın ebedi değerler sistemi budur.

 

İşte bu ayet ve ayetler ışığında şu istismar da bitiyor. "Hadis olmaz ise namazı nasıl kılacaksınız?" Hadisleri süpürüp atan bir anlayış varsa biz onlardan değiliz. Ama önümüze konan her Hadisi de yalayıp yutacak halimiz yok. Bunu beklemesinler bizden. Hatta bu fikirde olanlar bu yazıyı okuyup hiç zaman kaybetmesinler. Hadisi paralel Kur'an ve paralel din edinmeyin. Hadisi paralel Vahiy edinmeyin. Beşeri olanı ilahileştirmek uydurduğu yalanı Peygamberin ağzına koymak bir Müslüman'ın yapacağı iş değildir. Allah'tan korkacaksın! Peygamber Kur'an'a uymayacak bir şey söylemez. Çünkü Allah Resulü dini Kur'an dan öğrendi! Kur'an dan öğrenmediği bir şeyi de söylemez. Allah resulü beyan eder, tebliğ eder. İşte bu gerçeklerle "Hadis olmaz ise nasıl namaz kılacaksın" oyuncağı ellerinden alınmış oldu! Farkındaysanız dünya küçüldükçe ve diğer toplumların inanç sistemleri bir birine yaklaştıkça oyuncakların imalat yerleri ve malzemeleri nasıl ortaya dökülüyor. İşte teknoloji her alanda hurafeleri, oyunları, üçkağıtları birer bir çıkarıyor. Ali İmran 84-85 te bunun kanıtı.

 

Ali İmran 84 De ki: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve onun neslinden gelenlere indirilene; Rablerinden Musa’ya, İsa’ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasından hiç birini ayırt etmeyiz; ve biz yalnız O’na teslim oluruz. 85 Her kim kendisine Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyet yolundan başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir;  üstelik o âhirette de kaybedenlerden olacaktır.

 

Dindarsan dindarsın git içinde yaşa bana karışma?

 

Kur'an insana indirilmiş hukuk kitabıdır. İnsanın kendiside dahil tüm varlığa karşı hukuki kuralları bildirir. Başlıktaki gibi yaklaşımlar hukuk sınır tanımayan bir hayatın arzusunda olan insan yaklaşımlarıdır. Bu tavrı biraz daha açıp temeline inersek daha isabetli sonuçlar alırız.

 

"Sen dinini kendin yaşa, bana karışma?" Din iman sahibi olmakla, olmamak aynı şeymiş gibi görünüyor bu zihniyet tarafından. Bunun temelinde messihiyat  ve israiliyat bulunmaktadır. Pavlus Hıristiyanlığından gelen ve içinde din var zannedilen messihiyat Müslümanlar için çok daha tehlikelidir? İsrailiyat tanınan bir şeydi ama messihiyat daha gizli bir zehirdir. İslam'ı Hıristiyanlığa entegre etmek istiyorlar. Bunun ispatı nedir derseniz?

Bir laikus batılı Hıristiyan, laik olmayan Hıristiyan'a "Sen dinini kendin yaşa" dediğinde haklı gerekçeleri vardır. Neden haklıdır biliyor musunuz? Zira bunu söyleyen Hıristiyan dinini kendi belirlemiştir. Yani içinde olduğu din inancını babasının atalarının kültür ve gelenekleri belirlemiştir pavlus belirlemiştir; Allah belirlememiştir. Onun için neden senin geleneğin benim dinim olsun diye sorar ve haklıdır. 

 

Din sosyolojisi alanında tanınan Max Weber bunu çok açık biçimde itiraf eder ve derki;

 

"Din, bir dindarı inşa ettiği kadar, bir dindar, daha fazla dini inşa eder"

 

Max Weber bir doğruyu dile getirir ama, İslam için geçerli değildir bu tespit! Hıristiyanlık için geçerlidir. Yani bir Hıristiyan, Hıristiyanlığı belirler. Onun içinde Hıristiyanlık denilen şey bir kültürler ve gelenekler bütünüdür.

İşte İslam da bu tehlikenin tehdidindedir.  İslam Protestanlığı deyince tüyleri diken diken olan birileri, İslam katolisisiminden neden hiç söz etmezler? Neden İslam Papalığına kalkışırlar, bir İslam kilisesinin kurulması tehlikesinden, bir İslam ruhban sınıfının oluşturulmaya  kalkışılmasından, İslam'ın Vatikanlaşması tehlikesinden neden hiç söz etmezler?

 

Oysa Protestanlar bizi engizisyonda kesenler yakanlar dağilerdi! Ama Endülüs'e son verenler, Müslümanların kütüphanelerini yakanlar Katoliklerdi. Neden Katolik bir tehlikeden söz etmezler? İslam katolisisiminden söz etmezler? Oysa tehdit ve tehlike İslam'ın ve Müslümanların Katolikleştirilmesidir!!!

 

Bu gün Müslümanların camisini kiliseye, imamını papaza, Kur'an'nını İncil'e, dinini Hıristiyanlığa dönüştürmek isteyen zihniyet asıl İslam Katolikliğidir!!! İşte asıl problem budur. Baksanıza insanlara, baksanıza dindarlara yapılanlara, dış dünyadan modernlik adı altın da görsel, duyusal, sözel, sanatsal, müziksel, dizisel, finansal, eğitsel, tatilsel, yılbaşı etkinlikleri, noel babalar, idoller, yarışmalar ve içerikleri, moda vs.

 

Müslüman'a" inancını benle paylaşma ama paran benim olsun, ben sana ne dersem o, bunun dışında ki namaz, başörtü gericiliktir" edasıyla Katolisismine çağırması olacak iş değildir. Hayır Müslüman inancını paylaşır çünkü bu iyiliktir, iyilikte paylaşılmalıdır. Çünkü bir müminin ulaştığı hakikati kendine saklama bencilliğinde olamaz. Hatta bu ahlaksızlıktır.

 

Bunu dışında karşıdakini tahkir eden ve inancını dayatan bir Müslümanlık var. Hal bu ki, kendi Müslümanlığı problemli. Kendisini sanki kurtulmuş, cennetle müjdelenmiş gören bir anlayış. Mensubiyetini cennetle müjdelenmiş gibi dayatıp karşısındakini ötekileştiren ve şeytanlaştıran bir anlayış.

 

Oysa bizim önceliğimiz, dinin yobazlığını yapanların bilgi bloklarının nasıl hatalı olduğunun gösterilmesidir. Ona, onun için ağlandığını anlatmaktır; varlığının Allah'ın emeği olduğunu ve karşısındakini ötekileştirmenin günahı öğretilmelidir. Asıl olan, bana çağırmak değil, kendine ve Kur'an'a çağırmaktır. Allah'ın nuru ile bakmak Kur'an ile bakmaktır. Kendi okuman sonucu Kur'an'nın sana geçecek olan nuru ile hayata bakmak kavramaktır. Çünkü Kur'an'nın bir ismi de Nurdur. Aynı zaman da bu bireyin emeği olacaktır. Allah emekleri asla zayi etmez.

 

Müslümanların bir açmazı da mensup oldukları ama anlamadıkları kitaplarını anlamadan okumayı din edinmeleridir. Başka hiç bir kitaba bunu yapmamışlardır. Anlamadıkları hiç bir şeyi okumamışlardır!

Sadece Kur'an'a bu haksızlığı yapmışlardır. Kur'an'ı anlamsızlığa mahkum edip sadece sese indirgeyenleri de gerçekte Kur'an terk edip kendisinin sadece hamur kağıdına ve sese indirgedikleri bir hayata mahkum etmiştir. Bu çok açıktır. Sadece yapmanız gereken; hayatı boyunca kıldığı namaz da okuduğu ayetin ne dediğini sorun? Cevap veremez! Ne acı değil mi? Bu hareketin hiç bir alan da getirisi olmaz ki Ahret hayatın da olsun! 

 

Bir zamanlar Müslümanların bir ayağı ahrete basarken diğer ayakları da dünya ya basmaktaydı. Her iki alemde de yürüyorlardı. Fakat ilerleyen zaman içinde seçimlerinde ki kalitesizlikten ve davalarına olan sadakatsizlikleri nedeniyle İslam'ın bozulmuş halinin mensupları, bozdukları ve yerine koydukları kendi insan yazması dinlerini İslam'a aktarmaya başladılar ve bu ümmetin alimleri de olanları fark edemediler. Güvendikleri alimlerin aşktan başları dönünce kaybedilen istikamet bir daha bulunamadı. Tüm bu tespitler delilleriyle önümüzde durmakta ve her delile yeni kayıtlarda düşmektedir. Ekol ekol bölünen Müslümanlar aynı kaynaktan su içiyoruz deseler de bu sadece sözde kalmakta olup eylemler, beklentiler bunun böyle olmadığını ortaya koymaktadır. 
 

Din yerine getirilecek maddeler yumağı değildir?
 

Başından beri din İslam'dır. Din hayat tarzıdır. Din işi, dünya işi diye bir anlayış yoktur. Maalesef ki bu başlığı Gazali atmıştır; "İhyayı Ulumiddin, Din işleri Dünya işleri" (Allah hakkında hayırlı olanı verecektir) kitabını yazmıştır. Halbuki din ve dünya işi diye bir şey yoktur. Her şey dindir. Doğduğun zaman içeceğin süttün ay miktarı

Kur'an da verilmiştir. Bebeğe bildirilmiyor bu bilgi, annesine bildiriliyor ki yerine beşer ölçüsü ve tavsiyesi verilmesin, verilecek süt miktarı ilahileştirilmiş oluyor.  Anne karnında ki durumundan haber veriyor Kur'an

 

 "Alak suresi 2. O, insanı bir alaktan yarattı."

 

Kur'an; niçin yaşaması ve nasıl inanması gerektiğine, inanması halinde nereye varacağına, inanmazsa başına neler geleceğine ve son durağının neresi olacağına. İnsan inanışlarında ki çelişkilere. Dinin objesi olan şahıslara din dışı yollarla akrabalık hasretmelerinde ki açmazlara. Tüm din mensuplarının Hz. İbrahim'i ataları saymalarında ki açmazı o sadece Müslümanların atasıdır diyerek uyguladıkları dinlerini Hz. İbrahim'e isnat etmelerinin iç ve dış çelişkilerini bizler önüne sererek anlatır. Kulların giyimlerine, bir birleri arasındaki ilişki düzeylerine, ticaretlerine, tartılarına.  Erkek ile kadının bir birlerine bakmalarına. Düşünmenin erdemine ve düşünme miktarına.   
 

Evlere nereden girilmesi gerektiğine. Anne ve babanın hangi inanç sisteminde olursa olsun onlara ihsan ile davranılması gerektiğine; yalnız O'ndan başkasına tapmasını istediklerinde onlara buna imkan yok denmesine. Sabah ne zaman kalkılmasına ve gecenin nasıl geçirileceğine. Gecenin değerlendirilmesinin nasıl yapılması gerektiğine.

 

Oğluna öğüt veren baba Lokmanın neler dediğine; ve Allah 6236 ayet sayısınca uyarı ve öğütle kocaman bir insanlık destanının hem kahraman kazananlarını hem de behbah kaybedenlerini bize bildiriyor.  Ve tüm bunları yarattığı varlığın iradesine sunuyor, mekaniğine dokunmuyor! Kendini inkar edene ekmeğini, suyunu veriyor?

 

Bunun üzerine hangi kıt akılla Kur'an dışı bir hayatı tavsiye ederler? Bir kısmı da, her şeyin Allah'a ait olmasına rağmen Allah'ın bir yarattığını bir birlerinden ayırırlar!? Bu ne cesarettir? Kim bunlar? neden kendilerine doğru geleni kainatın doğrusu zannedip dayatma cüretini gösteriyorlar. Benim yaratılmamda onların emeği ne?

Onlar mı çağırdı beni bu topraklara, onlar mı karar verdi doğmama? Aldığım nefesin karışımını onlar mı yaptı? Benden önce doğdular diye mi bu hakkı kendilerinde gördüler? Kendileri mi doğdukları yeri ve zamanı seçmişler? Çok sorarım ama onlardan cevap çıkmaz. Yine sahte inançlarına sahte putlarına dönecek bu baronlar. Ama nasılsa ölecekler. Onların gittikleri yerde ne diyecekleri de belli!

 

Şunu diyecekler; Müddessir 40 (Onlar) cennetlerde, hep bir ağızdan soracaklar  41 günahı hayat tarzı edinenlere: 42 “Sizi, içinizi yansıtan bu ateşe ne soktu?” 43 Cevap verecekler: “Biz hem Allah’la bağımızı koparmıştık,  44 hem de yoksulları doyurmazdık;  45 üstelik (günaha) dalanlarla birlikte biz de dalardık; 46 hepsinden öte biz Hesap Günü’nü yalanlardık; 47 ta ki ölüm hakikati bizi gelip buluncaya kadar…” 48 ,işte bunlara hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermeyecek.
 
 

Evet ölecekler ve haksızlık yaptıkları her insan karşılarına dikilip haklarını isteyecek. Allah bunu mazlumlara, hakkı arayanlara, doğruyu savunanlara vaat ediyor.  

 

Beyyine 6 Elbette inkârda ısrar edenler, ister kitap ehline isterse şirki hayat tarzı haline getirenlere mensup olsunlar içinde ebedi kalmak üzere Cehennem ateşinin bağrına düşecekler: Onlar bütün yaratıkların en şerlileridir.
 

Tabi birde şu var? Biz burada ne yazarsak yazalım.
 

Allah'a inanmayanlar, kendince din uyduranlar, eğip bükenler için hiç bir değişiklik olmayacak. Delili derseniz?

Mevcut halleri! Ben bir değişiklik görmüyorum ya siz?

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder