Bir kavramı ve ona bağlı anlamı değiştirince değişen
kavram bir başka kavramı yerinden ediyor. Domino taşı gibi veya tren katarının
raydan çıkması gibi.
Örnek Kavramlar:
İhlas kavramına Samimiyet anlamı verilince samimiyet anlamına gelene ne oldu?
Nasihat oldu. Nasihat kelimesinin anlamı ne oldu? Öğüt veya ders anlamı oldu! Sahabe soruyor "kime
samimiyet ya Resullullah?"
"Allah'a samimiyet" anlam kayması olunca Allah'a öğüt oluyor.
İşte burada Zikrin anlamı nasihate veriliyor. Zikrin öğüt anlamı gidince, zikir
oldu "dil ile anmak." Yani öğüt evirildi ve "anmak"
eylemine dönüştü. Peki burada kaldı mı? Hayır! "Ne kadar anarsan o kadar
sevap" yani tekrara, tespihe dönüştü.
Tüm bu zincirleme reaksiyon bir anlamın kaydırılması
sonucu oluştu. Bu kırılmalar sonucu kulak din adına sağır oldu. Ona bağlı beyin
merkezi iflas etti. Ayetlerin ses içinde taşınan mana ve maksatları artık
sadece muhatabına ses olarak ulaşmaya başladı. Ve din, bu sesleri en güzel
çıkaranın dinde en ileri varsayımına ve sesle kendinden geçen bir insan
topluluğuna dönüştü. Peki dinin yerini ne aldı? Hurafe; yani uydurulmuş din.
Hayrettir ki!? Kur'an'nın ses yapısını dinlemeyi ve okumayı din zanneden insan,
hurafeyi böyle algılamadı, onu anlamaya çalıştı. Anladığını kitap yaptı,
eylemlerine yansıttı ve bir gün o hurafeleri dini oldu!
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız Rabbimizin yaratılış
harikalarından olan insan tüm bu mekanizmaların ilahiliğini öyle aşağıya
indirdi ki artık o hangi türe dahil oldu şuan bilemiyorum!!!??? Çareye gelince?
Dini halis kılmak, kaymış kavramları yerine koymak ve yeniden başlayarak hiç
olmaz ise nefes alırken bu çabanın içinde Allah'a görünmek ve de gelecek
nesilleri bu hastalıktan korumak. Şeytan bunun neresin de derseniz? Her yerin
de!
Ali İmran 85. Kim İslam'dan başka din edinirse ondan
bu din kabul edilmeyecek.
Soru: 16 din ve de Yahudiler ne olacak? İslam'ı getiren kişi Hz. Muhammed şeklinde
anlatılınca oluşan algı da sapmış; yerinde bir algı olmuyor. Hal bu ki Kur'an
diyor; size gönderilen tek din İslam'dır. Hz. Peygamberde gönderilen
peygamberlerin sonuncusudur. Tarih boyunca devam eden etmesi gereken ve devam
edecek olan tek din İslam'dır. Kainat, İslam üzerine hareket etmektedir. İslam
teslim olmak demektir.
Her ümmetin şeriatı ayrı da olsa dini İslam'dır.
İslam'a dinler tarihinde bir din gibi bakmak bu günkü tanımlamaları
doğurmuştur. Bizim burada ki yanlışımız, Hz. Muhammed'i, İslam'ın ilk halkası
zannetmek. Böyle bir tanımlama sapmayı doğurur. Allah ayrı ayrı dinler gönderdi,
sonra herkesi İslam'a çağırdı. Bu Allah'ın yasasına aykırıdır; müdahaledir.
Böyle inanmak ne gibi yanlışlara yol açar?
Öncelikle ibadetlerin yanlış anlaşılmasına yol açar.
Bu bakış açısı namazı Miraç'ta Hz. Muhammed'e hediye ettirir, hediye edilen namaz
rekatları öyle fazla olur ki, Hz. Musa peygamberimizin tavsiyeleri ile elli
vakit olan namaz, Hz. Muhammed peygamberin kendi benliği yok edilerek, Hz. Musa
uyarması ile beş vakte indirilir. Bunun Yahudi uydurması
olduğu ve İslam'la alakası olmayan bir şeriat olduğu bellidir. Tabi bunun
anlayacak Kur'an feraseti bakışına sahip Müslümanlar yetişmediği için
Yahudileşmek kader halini almıştır. Şimdi bunun suçu kimin? Bu hikayeleri
uyduranların mı? Bunlara inan Müslümanların mı?
Namazın kılınışını rivayetler olmazsa nereden bilip
kılacaksınız?
Müslümanlar gibi namaz kılan Yahudilerin olduğu
görüldü. Yine Hıristiyan ve Süryanilerinde Müslümanlar gibi namaz kıldığı
görüldü. Bu konuda kaynak olan Mehmet Çelik hocanın kayıtlarına baş vurmakta
yarar var.
Biz burada Hz.
Peygamber namazı Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrendi demiyoruz. Tüm Peygamberler
namaz eylemi ile gelmişlerdir. Beyyine suresinin 5. ayeti bunun delilidir.
Beyyine 5 Oysa
kendileri yalnızca Allah’a kulluk etmek, din koyma yetkisinin sadece O’na
mahsus olduğuna iman edip batıl olan her şeyden uzak durmak, ibadeti hakkıyla
eda etmek, arınmak ve artmak için verilmesi gerekeni vermekle emrolunmuşlardı:
işte insanlığın ebedi değerler sistemi budur.
İşte bu ayet ve ayetler ışığında şu istismar da
bitiyor. "Hadis olmaz ise namazı nasıl kılacaksınız?" Hadisleri
süpürüp atan bir anlayış varsa biz onlardan değiliz. Ama önümüze konan her
Hadisi de yalayıp yutacak halimiz yok. Bunu beklemesinler bizden. Hatta bu
fikirde olanlar bu yazıyı okuyup hiç zaman kaybetmesinler. Hadisi paralel
Kur'an ve paralel din edinmeyin. Hadisi paralel Vahiy edinmeyin. Beşeri olanı
ilahileştirmek uydurduğu yalanı Peygamberin ağzına koymak bir Müslüman'ın yapacağı
iş değildir. Allah'tan korkacaksın! Peygamber Kur'an'a uymayacak bir şey
söylemez. Çünkü Allah Resulü dini Kur'an dan öğrendi! Kur'an dan öğrenmediği
bir şeyi de söylemez. Allah resulü beyan eder, tebliğ eder. İşte bu gerçeklerle
"Hadis olmaz ise nasıl namaz kılacaksın" oyuncağı ellerinden alınmış
oldu! Farkındaysanız dünya küçüldükçe ve diğer toplumların inanç sistemleri bir
birine yaklaştıkça oyuncakların imalat yerleri ve malzemeleri nasıl ortaya
dökülüyor. İşte teknoloji her alanda hurafeleri, oyunları, üçkağıtları birer
bir çıkarıyor. Ali İmran 84-85 te bunun kanıtı.
Ali İmran 84 De ki: “Allah’a, bize indirilene,
İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve onun neslinden gelenlere indirilene;
Rablerinden Musa’ya, İsa’ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız;
onlar arasından hiç birini ayırt etmeyiz; ve biz yalnız O’na teslim oluruz. 85
Her kim kendisine Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyet yolundan başka bir din
ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir; üstelik o âhirette de kaybedenlerden
olacaktır.
Dindarsan dindarsın git içinde yaşa bana karışma?
Kur'an insana indirilmiş hukuk kitabıdır. İnsanın
kendiside dahil tüm varlığa karşı hukuki kuralları bildirir. Başlıktaki gibi
yaklaşımlar hukuk sınır tanımayan bir hayatın arzusunda olan insan
yaklaşımlarıdır. Bu tavrı biraz daha açıp temeline inersek daha isabetli
sonuçlar alırız.
"Sen dinini
kendin yaşa, bana karışma?" Din iman sahibi olmakla, olmamak aynı
şeymiş gibi görünüyor bu zihniyet tarafından. Bunun temelinde messihiyat ve israiliyat bulunmaktadır. Pavlus
Hıristiyanlığından gelen ve içinde din var zannedilen messihiyat Müslümanlar
için çok daha tehlikelidir? İsrailiyat tanınan bir şeydi ama messihiyat daha
gizli bir zehirdir. İslam'ı Hıristiyanlığa entegre etmek istiyorlar. Bunun
ispatı nedir derseniz?
Bir laikus batılı Hıristiyan, laik olmayan
Hıristiyan'a "Sen dinini kendin yaşa" dediğinde haklı gerekçeleri
vardır. Neden haklıdır biliyor musunuz? Zira bunu söyleyen Hıristiyan dinini
kendi belirlemiştir. Yani içinde olduğu din inancını babasının atalarının
kültür ve gelenekleri belirlemiştir pavlus belirlemiştir; Allah belirlememiştir.
Onun için neden senin geleneğin benim dinim olsun diye sorar ve haklıdır.
Din sosyolojisi alanında tanınan Max Weber bunu çok
açık biçimde itiraf eder ve derki;
"Din, bir dindarı inşa ettiği kadar, bir dindar,
daha fazla dini inşa eder"
Max Weber bir doğruyu dile getirir ama, İslam için
geçerli değildir bu tespit! Hıristiyanlık için geçerlidir. Yani bir Hıristiyan,
Hıristiyanlığı belirler. Onun içinde Hıristiyanlık denilen şey bir kültürler ve
gelenekler bütünüdür.
İşte İslam da bu tehlikenin tehdidindedir. İslam Protestanlığı deyince tüyleri diken
diken olan birileri, İslam katolisisiminden neden hiç söz etmezler? Neden İslam
Papalığına kalkışırlar, bir İslam kilisesinin kurulması tehlikesinden, bir
İslam ruhban sınıfının oluşturulmaya kalkışılmasından, İslam'ın Vatikanlaşması
tehlikesinden neden hiç söz etmezler?
Oysa Protestanlar bizi engizisyonda kesenler yakanlar
dağilerdi! Ama Endülüs'e son verenler, Müslümanların kütüphanelerini yakanlar
Katoliklerdi. Neden Katolik bir tehlikeden söz etmezler? İslam katolisisiminden
söz etmezler? Oysa tehdit ve tehlike İslam'ın ve Müslümanların
Katolikleştirilmesidir!!!
Bu gün Müslümanların camisini kiliseye, imamını
papaza, Kur'an'nını İncil'e, dinini Hıristiyanlığa dönüştürmek isteyen zihniyet
asıl İslam Katolikliğidir!!! İşte asıl problem budur. Baksanıza insanlara,
baksanıza dindarlara yapılanlara, dış dünyadan modernlik adı altın da görsel,
duyusal, sözel, sanatsal, müziksel, dizisel, finansal, eğitsel, tatilsel,
yılbaşı etkinlikleri, noel babalar, idoller, yarışmalar ve içerikleri, moda vs.
Müslüman'a" inancını benle paylaşma ama paran
benim olsun, ben sana ne dersem o, bunun dışında ki namaz, başörtü
gericiliktir" edasıyla Katolisismine çağırması olacak iş değildir. Hayır
Müslüman inancını paylaşır çünkü bu iyiliktir, iyilikte paylaşılmalıdır. Çünkü
bir müminin ulaştığı hakikati kendine saklama bencilliğinde olamaz. Hatta bu
ahlaksızlıktır.
Bunu dışında karşıdakini tahkir eden ve inancını
dayatan bir Müslümanlık var. Hal bu ki, kendi Müslümanlığı problemli. Kendisini
sanki kurtulmuş, cennetle müjdelenmiş gören bir anlayış. Mensubiyetini cennetle
müjdelenmiş gibi dayatıp karşısındakini ötekileştiren ve şeytanlaştıran bir
anlayış.
Oysa bizim önceliğimiz, dinin yobazlığını yapanların bilgi
bloklarının nasıl hatalı olduğunun gösterilmesidir. Ona, onun için ağlandığını
anlatmaktır; varlığının Allah'ın emeği olduğunu ve karşısındakini
ötekileştirmenin günahı öğretilmelidir. Asıl olan, bana çağırmak değil, kendine
ve Kur'an'a çağırmaktır. Allah'ın nuru ile bakmak Kur'an ile bakmaktır. Kendi
okuman sonucu Kur'an'nın sana geçecek olan nuru ile hayata bakmak kavramaktır.
Çünkü Kur'an'nın bir ismi de Nurdur. Aynı zaman da bu bireyin emeği olacaktır.
Allah emekleri asla zayi etmez.
Müslümanların bir açmazı da mensup oldukları ama
anlamadıkları kitaplarını anlamadan okumayı din edinmeleridir. Başka hiç bir
kitaba bunu yapmamışlardır. Anlamadıkları hiç bir şeyi okumamışlardır!
Sadece Kur'an'a bu haksızlığı yapmışlardır. Kur'an'ı
anlamsızlığa mahkum edip sadece sese indirgeyenleri de gerçekte Kur'an terk
edip kendisinin sadece hamur kağıdına ve sese indirgedikleri bir hayata mahkum
etmiştir. Bu çok açıktır. Sadece yapmanız gereken; hayatı boyunca kıldığı namaz
da okuduğu ayetin ne dediğini sorun? Cevap veremez! Ne acı değil mi? Bu
hareketin hiç bir alan da getirisi olmaz ki Ahret hayatın da olsun!
Bir zamanlar Müslümanların bir ayağı ahrete basarken
diğer ayakları da dünya ya basmaktaydı. Her iki alemde de yürüyorlardı. Fakat
ilerleyen zaman içinde seçimlerinde ki kalitesizlikten ve davalarına olan
sadakatsizlikleri nedeniyle İslam'ın bozulmuş halinin mensupları, bozdukları ve
yerine koydukları kendi insan yazması dinlerini İslam'a aktarmaya başladılar ve
bu ümmetin alimleri de olanları fark edemediler. Güvendikleri alimlerin aşktan
başları dönünce kaybedilen istikamet bir daha bulunamadı. Tüm bu tespitler
delilleriyle önümüzde durmakta ve her delile yeni kayıtlarda düşmektedir. Ekol
ekol bölünen Müslümanlar aynı kaynaktan su içiyoruz deseler de bu sadece sözde
kalmakta olup eylemler, beklentiler bunun böyle olmadığını ortaya
koymaktadır.
Din yerine getirilecek maddeler yumağı değildir?
Başından beri din İslam'dır. Din hayat tarzıdır. Din
işi, dünya işi diye bir anlayış yoktur. Maalesef ki bu başlığı Gazali atmıştır;
"İhyayı Ulumiddin, Din işleri Dünya işleri" (Allah hakkında hayırlı
olanı verecektir) kitabını yazmıştır. Halbuki din ve dünya işi diye bir şey
yoktur. Her şey dindir. Doğduğun zaman içeceğin süttün ay miktarı
Kur'an da verilmiştir. Bebeğe bildirilmiyor bu bilgi,
annesine bildiriliyor ki yerine beşer ölçüsü ve tavsiyesi verilmesin, verilecek
süt miktarı ilahileştirilmiş oluyor.
Anne karnında ki durumundan haber veriyor Kur'an
"Alak
suresi 2. O, insanı bir alaktan yarattı."
Kur'an; niçin yaşaması ve nasıl inanması gerektiğine,
inanması halinde nereye varacağına, inanmazsa başına neler geleceğine ve son
durağının neresi olacağına. İnsan inanışlarında ki çelişkilere. Dinin objesi
olan şahıslara din dışı yollarla akrabalık hasretmelerinde ki açmazlara. Tüm
din mensuplarının Hz. İbrahim'i ataları saymalarında ki açmazı o sadece
Müslümanların atasıdır diyerek uyguladıkları dinlerini Hz. İbrahim'e isnat
etmelerinin iç ve dış çelişkilerini bizler önüne sererek anlatır. Kulların
giyimlerine, bir birleri arasındaki ilişki düzeylerine, ticaretlerine,
tartılarına. Erkek ile kadının bir
birlerine bakmalarına. Düşünmenin erdemine ve düşünme miktarına.
Evlere nereden girilmesi gerektiğine. Anne ve babanın
hangi inanç sisteminde olursa olsun onlara ihsan ile davranılması gerektiğine;
yalnız O'ndan başkasına tapmasını istediklerinde onlara buna imkan yok
denmesine. Sabah ne zaman kalkılmasına ve gecenin nasıl geçirileceğine. Gecenin
değerlendirilmesinin nasıl yapılması gerektiğine.
Oğluna öğüt veren baba Lokmanın neler dediğine; ve
Allah 6236 ayet sayısınca uyarı ve öğütle kocaman bir insanlık destanının hem
kahraman kazananlarını hem de behbah kaybedenlerini bize bildiriyor. Ve tüm bunları yarattığı varlığın iradesine
sunuyor, mekaniğine dokunmuyor! Kendini inkar edene ekmeğini, suyunu veriyor?
Bunun üzerine hangi kıt akılla Kur'an dışı bir hayatı
tavsiye ederler? Bir kısmı da, her şeyin Allah'a ait olmasına rağmen Allah'ın
bir yarattığını bir birlerinden ayırırlar!? Bu ne cesarettir? Kim bunlar? neden
kendilerine doğru geleni kainatın doğrusu zannedip dayatma cüretini
gösteriyorlar. Benim yaratılmamda onların emeği ne?
Onlar mı çağırdı beni bu topraklara, onlar mı karar
verdi doğmama? Aldığım nefesin karışımını onlar mı yaptı? Benden önce doğdular
diye mi bu hakkı kendilerinde gördüler? Kendileri mi doğdukları yeri ve zamanı
seçmişler? Çok sorarım ama onlardan cevap çıkmaz. Yine sahte inançlarına sahte
putlarına dönecek bu baronlar. Ama nasılsa ölecekler. Onların gittikleri yerde ne
diyecekleri de belli!
Şunu diyecekler; Müddessir 40 (Onlar) cennetlerde, hep
bir ağızdan soracaklar 41 günahı hayat
tarzı edinenlere: 42 “Sizi, içinizi yansıtan bu ateşe ne soktu?” 43 Cevap
verecekler: “Biz hem Allah’la bağımızı koparmıştık, 44 hem de yoksulları doyurmazdık; 45 üstelik (günaha) dalanlarla birlikte biz
de dalardık; 46 hepsinden öte biz Hesap Günü’nü yalanlardık; 47 ta ki ölüm
hakikati bizi gelip buluncaya kadar…” 48 ,işte bunlara hiçbir şefaatçinin
şefaati fayda vermeyecek.
Evet ölecekler ve haksızlık yaptıkları her insan
karşılarına dikilip haklarını isteyecek. Allah bunu mazlumlara, hakkı
arayanlara, doğruyu savunanlara vaat ediyor.
Beyyine 6 Elbette inkârda ısrar edenler, ister kitap
ehline isterse şirki hayat tarzı haline getirenlere mensup olsunlar içinde
ebedi kalmak üzere Cehennem ateşinin bağrına düşecekler: Onlar bütün
yaratıkların en şerlileridir.
Tabi birde şu var? Biz burada ne yazarsak yazalım.
Allah'a inanmayanlar, kendince din uyduranlar, eğip
bükenler için hiç bir değişiklik olmayacak. Delili derseniz?
Mevcut halleri! Ben bir değişiklik görmüyorum ya siz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder