31 Aralık 2014 Çarşamba

Ekollerin Akıl Korkusu 1

Uzun bir yürüyüş yapamaya karar verdim. Taze bilgi adına yapılması gereken bir eylem. Hem insanlar hem de şehir bütün halleriyle bilgi barındırıyor. Şehirler değişiyor da insanlar pek değişmiyor. Kainattan yerde ki en görünmeze kadar her şey değişirken insanın kendini bundan mahrum etmesi olacak iş değil. Kasıt ettiğim değişmemezlik dünya adına değil. İnsanın öteki hayatı için bu dünya da inandıkları.

1470 yıl önce insanlar aynı böyleydi. Ama bir gün değişimin adı Hz. Muhammed oldu. daha önce Hz. İsa, Hz. Musa ve Hz. İbrahim olmuştu (salat ve selam olsun hepsine). Fakat ben 2015'e iki gün kala değişmeyen değişmeyi red eden bildiğinde sıkışıp kalmış bildiğinin ne kadarının doğru olduğunun farkında olmayan insanlarımın arasında yürüyordum. sadece bizim ülkemizde değil bütün dünya milletleri aynı durumda. hal bu ki, ellerinde ki bilgiler onları korumuyor, savrulup gidiyorlar. insanı inanç dünyası korur. inanç dünyası da doğru bilgiyle korur. çünkü inanç dünyası Allah'a bağlıdır ama bu bağ doğru bilgiyle kurulur.

düşünce dünyam da yürürken hedefime ulaştım. sonuçta bir görev edinmişim, doğruyu anlatmak. konuşulacaksa doğru konuşulsun yoksa susulsun. gittiğim yer benim akrabalarım, bakalım ne değişiklikler var veya var mı? Yok. Konuyu bir şekilde Kur'an ve İslam'a getiririm, özelliğimdir. döndü dolaştı, konu inanca geldi. benim sorum şudur?

hangi bilgi kaynağını okuyup veya duyarak inanıyorsun? cevap aynı; ailem ve çoğunluk neyi bana taşıyorsa ben onu alıyor ve onun taşıyıcısı oluyorum. sonuç; 1200 yıllık yalan yoluna devam ediyor! Müslüman da böyle, hıristiyan ve yahudi de böyle! çok az insan topluluğu hariç dünya genelinin durumu bu. doğrunun tek dayanağı Kur'an olması gerekirken, çoğunluğun inandığı doğrudur mantığı işliyordu. benim böyle bir mantığa yorumum şu; bu düşünce akıldan mantığa gitmesi gerekirken mantık yerine hissiyat merkezine ulaşmış. oradan akla geri dönmemiş ve eylem merkezi de hissiyat bilgisine göre insana yön vermiş. haliyle ilim yerine hissiyat taşıyan bir hayat yaşanır olmuş.

peki bu insanlar mantıksız mı? hayır. işlerinde güçlerinde kısaca dünya hayatların da mantıklılar. çünkü bu dünya da mantıksız işleri hemen başlarına sorun olarak döner. her gün kendilerini güncelliyorlar. dünyayı geliştiren bu insanlar değil mi? nasıl akılsız mantıksız diyebiliriz? ailelerini, işlerini, hesap kitap işlerini, dostluklarını ayakta tutuyorlar.  sorun yok. bütün bunlar sağlıklı insanın yapacağı işler. ama sorun ne? bilgi güncellememin sonuna doğru kilit insan geldi. ortalığı karıştırmayı seven teyze oğlu beni göstererek "bak bunlar var ya, Kur'an 6666 ayet değil 114 sure 6236 ayet diyorlar, sen ne diyorsun?" dedi sorulanı tanırım kendisi esnaftır; ve konuştu? "Kur'an 114 sure, 6666 ayet" ve ekledi; "izahı var ama her şey akılla ölçülmez!?" konuşma bitmişti ayrıldım oradan.

eve dönerken arızayı aradım. sonuçta elektronikçiyiz işimiz arızayı yani bozulan mantık sistemini bulup tamir etmek. neden aklı işin içine olumsuz olarak sokuyordu? işinde gücünde aklı kullanan adamlar, dinlerini akıldan uzak tutuyorlardı. Müslümandılar, dindardılar, ama din adına yaptıkları bir çok şey akıldan yoksundu. neden? düşün, düşün, arıza nerede? arıza bulundu? Allah'a Hamd olsun.

beyin sistemi sadece dünya hayatına soyut ve somut çalışıyordu. ölümden sonrasına dair sadece duyum merkezli inanç edinilmişti Rabbimizin buna itirazı vardı! ve son Peygamberi Hz. Muhammed ile indirdiği Kur'an da şu ayetle esas hedefi gösterdi.

"A'la 16 Maalesef siz (ey insanlar), bu yakın ve aşağı hayatı tercih ediyorsunuz; 17 oysa ki öteki (hayat) en hayırlı ve daha kalıcıdır."

işte ayetle sabit tespit. dünya hayatın da başarı soyut düşüncenin doğruluğunu anlayabileceğiniz bilimleri (ölçüleri/araçları)var. kafanız da ki hayali (duyguyu) gerçekleştirebileceğiniz mekanik eşyaya sahip bir dünya var. eşya ya hükmetmek için kullandığınız matematik, fizik, kimya gibi müdahale araçlarınız bulunuyor. bunları kullanarak soyut düşüncenizi (duygunuzu) somut elle tutulur şekle getiriyorsunuz. yanlış yaptığınız da duygunuz karşılığını bulmuyor. doğruyu doğru hesaplarla ve araçlarla yapmanız gerekli.

örneklersek; gücü meydana getiren fizik kanunları sanayiyi doğurdu. öncesinde doğada ki rüzgar ağaç ve demir ile gemi yapılırken, bir gün geldi buharlı ağaç gemiler, sonrasın da buharlı çelik gemiler, daha sonra petrol gücü ile çalışan gemiler derken her şey gelişti. bu gelişmeleri kim yaptı? insan; ne ile yaptı? soyut düşüncenin merkezi olan akıl ile. sanayi/teknoloji denen gelişmenin iman ile bir alakası var mı? yok! inansa da inanmasa da çabasının karşılığını veriyor Allah. öyle bir sistem tasarlamış. soyut düşünce somut kanıt > somut kanıt soyut düşünce. bir birini takip eden ve destekleyen bir sistem döngüsü. devamlı üzerine koyuyor. Allah'ın yarattığı atomların bir birleri arasın da ki bağı ilim yolu ile keşfeden insan tüm hayal ettiklerine ulaşıyor.

bakın çevrenize; bir zamanlar yürüyen adam koşan at ile uçan kuştan başka bir şey olmayan bir dünya vardı. insan düşünür hayal eder, toprağa elini daldırır. madenleri bulur, ısıtır, eritir karıştırır, döker ve bir şey icat eder. sonra onu geliştirir, daha geliştirir, eşya insana kanunlarla itaat eder. Allah yazmıştır kanununu. Müslümanın farkı her bulduğu gelişmede Allah'ın bir ismini görür ve şükreder. kazandığından ihtiyaç sahibine pay verir çünkü Rabbi emretmiştir. aslın da veren kendisi değil Allah'tır. veren insan Allah'ın veren eli olmuştur. hem insana keşif edecek akıl, hem de eşyaya itaat edecek duygu vermiştir. bütün bunlar bilginin akışı ve işlenişi sonucun da kazanılır.

aklın din ile karşı karşıya gelmesi hıristiyanlıkta olmuştur. din bozulmuş aklın olmadığı bir alana çekilmiş keşiflerin önü ipe sapa gelmez akıldan yoksun efsanelerle kesilmiştir. din ve bilim Allah'ın yaratmasıdır. bunu karşı karşıya getirebilecek ve birbirine çarptıracak bir varlık vardır o da insandır. galileo teleskobu kullanarak gezegenlerin yuvarlak olduğunu keşif edince kilise buna karşı çıkmıştır.



engizisyonları kurmuş ve bilim adamlarına kan kusturmuştur! kilise hangi bilgi ile karşı çıkabilir ki? elinde kendi yazdığı kitapla mı? olmayacak bir şey. dünyayı tepsi gibi düz farz ederek öküzün boynuzları üzerinde tasvir eden kilise değil mi? kilise neyi temsil ediyor? dini! hem de bunu Kur'an varken yaptılar! Fatiha da ki ayet bu adamlar için inmişti;

"Fatiha 7 gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil!"

gazaba uğrayanlar, Tevrat'ı değiştirenler!; sapıtanlar, İncil'i değiştirenler! Müslümanlar onlar gibi olmasınlar diye yüz yıllar öncesinden önlem almıştı Allah. uyarıyordu kullarını Kur'an ile, son saate kadar da uyaracaktı! artık kitabın korumasını üzerine almıştı.

bizim, aklını çekmeceye kitleyen arkadaş, newton zamanın da yaşasa "yer çekimi de neymiş" diye adama taş atar mıydı acaba? newton yer çekimi kanununu keşfedince aklını kullandı. bulduğunun arkasından gitti ve kanun da onu doğruladı. insanlık adına çok şey yaptılar akıllı adamlar. kulluk adına da o akılları kullandılar mı bilmiyorum? sonuçta Allah kulluğun programını yazmış göndermişti. okuyup gereğini yapan kulluğu hak ediyordu. sadece insanlık yetmiyordu demek? bu dünya için bir şeyler yapılsa da öbür dünya için de yerine getirilmesi gereken protokoller vardı.

bir başka açıdan bakalım soyut somut kavramına... soyut düşünce sorudur?

dünya adına soyut düşünceye giriyorsunuz. arabayı hayal ediyorsunuz. önce motoru buluyorsunuz sonra diğer aksamları. soyut düşünceniz somut içine binilir bir araca dönüşüyor. bir sürü kanunu kullanıyorsunuz. bir sürü madene şekil ve işlev kazandırıyorsunuz. sizden önce hepsi toprağın bağrında mışıl mışıl uyuyorlardı. bir zaman önce hayalinizde bindiğiniz arabaya, bir süre sonra emeğiniz, akıl ve becerinizle gerçek haline geliyor ve sizi mest ediyor. bu mucize değil de ne? kısaca yanıt doğru ve işe yarar halde veriliyor. ama bütün bunlar çekmeceye kilitlediğiniz akılla olmuyor! böyle bir bakış açısı; üreten değil, üretenin sırtına yapışan bedavacı insan üretimine yardımcı olur. siz böyle bir adamı ne kadar taşırsınız? 

aynısını öbür dünya için yapalım. hangi yolu kullanacaksınız? gelecekte yaşayacağınız hayat olduğu için soyuttan başlanacak. önce yolunu kanununu bulmanız lazım. düşüneceksiniz. gideceğiniz iki yer var biri cennet diğeri cehennem. ve gidince somut hale gelecek. düşünmek için akla ihtiyaç var. ama aklı çekmeceye koydunuz!

ah Müslümanlar ahhh. akılla beraber düşünceyi de çekmeceye kilitleyip, hissiyatla yol almaya çabalıyorsunuz, elde kitabı taşımanıza rağmen, gidenlerin nasıl hangi yoldan gittiklerini, hedeflerinin ve mekanlarının ne olduğunu anlatan kitaptan en uzak yıldız kadar uzaksınız. her cuma günü Cuma suresiyle bu tür yaklaşım içinde olanları Kur'an uyarıyor ve diyor ki;

"Cuma 5 TEVRAT’I taşıma sorumluluğu kendilerine verilip de sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar yüklenmiş (fakat sırtındakinin değerinden bihaber olan) eşeğin durumu gibidir. 6 Allah’ın âyetlerini yalanlayan toplumun temsil ettiği şey ne kötüdür! Ve Allah zalim bir topluma rehberliğini bahşetmez."

Kur'an size diyor! ve maalesef bu modellere bakıp, yaptıkların da akıl göremeyip onu da dine yorumlayanlara kötü örnek oluyor Müslümanlar! 

Kur'an, soyut somut kavramlarını öğreterek insanın zihin dünyasını geliştirir. aklı kullanmaya davet eder. zamanın sonuna zamana tabii olmayan soyut düşünce ile gidilir. orada rastlanan toplumları oraya neyin getirdiği öğrenilir. Kur'an insanı zaman da sona götürerek cennet ve cehennem konusun da yakmadan hak etmeden girmeyeceği yerlerin tecrübesini sunar. bu soyut yolculuğun somut olan gününden kurtulmak için, somut dünya da soyut düşünmeyi öğretir. anlatılan her şeyi Allah bizzat haber verir. haber verilen yerler, zamanın ötesi ve olmadığı yerlerdir. soyut düşünce zamanın olmadığı yerde de yol alır. somut düşünce maddeye tabi olduğu için zamanın kurallarına da tabiidir ve kainatın (uzayın) dışına çıkamaz. 

Ekollerin Akıl Korkusu 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder